Skip to main content

Posts

Showing posts from 2011

Ankara Tiyatro Festivali'nde Magapar / The Way ( Barbara Thieme)

Ankara Tiyatro Festivali'nde gittiğim ikinci oyun Barbara Thieme'nin 'Magapar'  (The Way) adlı oyunuydu. Polonya'lı ekip çok genç ve tecrübesiz görünüyordu. İnsaflı biri olmasam gösteri için söyleyebileceğim tek şey ' berbat ' olurdu. Harketler çok mekanik , tanıtım metninde geçmesine rağmen ışık efektleri ise komikti. Gösteriyle  sonuna kadar dikkatlice ilgilendim. Önümde ve arkamda gösteriden çoktan kopmuş insanların bir kısmı horlayarak uyurken bir kısmı da cips yerken ben dikkatimi kaybetmeden odaklamanaya çalıssam da beni bile kendilerine çekemediler. Gösteri 30 dakika sürdü. Gösteri boyunca kısa müzik parçaları eşlik etti oyuna. Akün sahnesindeki ses düzeneğinin bu kadar düşük ses verdiğini sanmıyorum sanırım ekip sesi bilerek kısmış. Sesin kısık olması daha kötü oldu zira insanlar zaten gösteriden soğumuşlardı. İşin kötüsü gösteriyi tavsiye ettiğim arkadaşlarla inanılmaz bir menunuyetsilikle hadi ekiple dalga geçerek Akün'den çıktık. Ayıp

Kurutuluş'tan Kolej'e

Kurutuluş'tan Kolej'e yürüyüm dedim, yine kara bir sis çökmüş en sevdiğimden. Fuel-oil yakan binaların baca dumanları ile karışan egzoz dumanı birazda soğuk hava tabi. Yürüdüğüm de iyi olmuş yol kenarında üç sokak köpeği gördüm. İyi birilerine benziyorlardı. Biraz Eti pop kek alsam da versem dedim sonra baktım ki hemen yandaki binadan, sanırım bir kapıcı, elinde ekmek poşeti çıkageldi köpekler kulaklarını ve kuyruklarını kısarak tıpış tıpış adama gitti. Adam eliyle bir harket yaptı karşıya, Kurtuluş parkına. Oradan da iki köpek yoldan zar zor karşıya geçerek geldiler. Ben de telefonumu aldım elime. Mesaj yazar gibi yaptım, köpek garip karşılamasın, izlediğimi fark etmesinler diye. Hepsi de kenara dökülen kuru ekmekleri bir güzel yedi canım da çekti. Yani iyi oldu Kurutuluş'tan Kolej'e yürüdüğüm.

Özcan Alper ile "Kars Öyküleri" (Tales From Kars) 30 Eylül'de Gösterimde

Aslında "Kars Öyküleri" Özcan Alper, Ülkü Oktay, Ahu Öztürk, Zehra Derya Koç ve Emre Akay'ın yönettiği bir mozaik, Kars mozaiği. 30 Eylül'de İstanbul'da 14 Ekim'de Ankara gösterime girecek. Mutlaka izleyin. http://www.sinemalar.com/film/79327/Kars-oykuleri/ Özcan Alper'i takip etmekteyim efendim. tüm çalışmaları özgün ve naif. Özellikle Altın Portakal ödüllerinden sonra daha fazla duyulacağını düşünüyorum.

Gelecek Uzun Sürer Altın Koza'da Beklediğimiz Üzere Ödülleri Aldı

Özcan Alper'in yönettiği Gelecek Uzun Sürer filmini çekimleri başladığından beridir merakla takip ediyorum. Devlet Tiyaroların'daki performansı ile sürekli göze çarpan Durukan Ordu ile Gaye Gürsel  ve Sarkis Seropyan başrollerde. Özcan Bey'inm önceki filmi kadar leziz bir film.İlk olarak Toronto Film Festivaline katılan film ardından  Altın Koza 'da gösterildi ve bir çok ödül aldı. Fragmana bir göz atın : Cumartesi günü ödüller belli olmuştu . "Gelecek Uzun Sürer" için En İyi Erkek Oyuncu Ödülü : Durukan Ordu (Gelecek Uzun Sürer) En İyi Müzik Ödülü : Mustafa Biber (Gelecek Uzun Sürer) En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü : Feza Çaldıran (Gelecek Uzun Sürer) SİYAD (Sinema Yazarları Derneği ) En İyi Film Ödülü : Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper) Yılmaz Güney Ödülü : Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper) Ancak şunu da belirteyim ki,  Louis Althusser 'in "Gelecek Uzun Sürer" [ 1 ] adlı kitabı sahaflarda da bulamadım.

İsyan başlatmak ya da başlatmamak

'İsyan nedir' yazıları yazarmak çok eğlenceli olsa gerek. Oturarak ve muhtemelen de tek başına düşünerek isyan manifestoları yazmak, yazan kişiyi gerçekten de eğlendiriyordur. Oturduğu yerden devrim sloganları  hazırlayanlar hatta devrimi hazırlayanlar ve bekleyenler var. Muhtemelen arada bir belki lisede sokakta bir kaç kalem slogan atmıştır ve değişimi slogan atmaktan ibaret sanar. Yo mirim biliyorum bu tarz insanları. Oturur güzel güzel konuşursunuz. Konuştuklarına hak verirsiniz. Doğru şeylerden bahsederler. Fakat ikiyüzlü bir insan ne kadar doğru söylerse söylesin hiç bir kıymeti yoktur. İki yüzlü çünkü bu tarz insanlar sıkıştıklarında çok güzel bahsettikleri doğrulardan çıkar, devletin otoritesine sığınırlar, hatta onu ararlar. Otoritedinin olmamasından rahatsız olurlar. Vahşice tüketmekten zevk alırlar. Gayet çıkarcı davranırlar. Sonuç olarak 'çok iyi isyan' söyleyicileridirler ama o bekledikleri isyanı hep birisinin yapmasını beklerler. Efendim net olacaksın

Gümüşhacıköy gidiş-dönüş özeti

Onur' la ne zamandır beraber gidelim diyorduk bayram tatilinde gittik.  Özetleyim  sonra fotograflarla ve ek hikayelerle detaylandırırım sanırım. Ankara-Merzifon  (dogrudan Amasya'ya gitmek yerine Merzifon'a gitmek daha mantıklı) 5 saat Merzifon-Gümüşhacıkoy 1 saat İlçe merkezinde Onur amcasıyla beni harika bir yöresel Amasya yemekleri yiyeceğim Ahmet amcalara götürdü. Malum  keşkek  vardır yemekte. Sonra hatırladığım kadarıyla  yaprak sarması gibi ama yuvarlak biçimli bir şey de vardı. Yemekten sonra Ahmet amca ile gerileyen tarım ve güncel meseleler üzerine kısa bir sohbet yaptık. Sonrasında Onur'un köyü Güplüce köyüne gittik. Köy epey sessiz ama sevdim. Toprakları epey verimli belli. Onur'un babannesinin kaldığı evin süper bahçesi var. Sebze meyve vs. Gezdim fotograf çektim. Akşam köy evinde mangal yaptık. Epey kalabalıktı şenlik oldu iyi oldu.  Mangal öncesinde bir de Şarlayık diye bir mekana gittik. Sevdim gibi. Çay bahçesi gibi yapmasalarmış daha

haftasonu

Cumartesi akşamüstü Ankara'da dağ gezisi yapmak için gidilebilecek en yakın yerdeydik tam olarak şurada http://maps.google.com/maps?ll=39.898774,32.897025&spn=0.00633,0.014173&t=h&z=17&msa=0&msid=207171693664057302481.0004a72823a8323b2dcdb Kırkkonaklar'a bir kaç kilometre var aslında arasında. Bisikletle'de gezebilirsiniz. Akşama kalmayın çok kopek var. Çorak gibi gorunse de yuzlerce cesit cicek gorebilirsiniz.

Yunanistan ve İspanya Dayanışma Eylemi

19 Haziran 2011 Konsolosluk önüne sıralanmış polislerin önlerine geçilerek basın bildirisi okundu. Okunan Bildiri: Kapitalist dünya kuralları burjuvazinin çıkarlarını arttırmak üzere hazırlanır, devletler ve iktidar sahipleri tarafından korunur ve devamlılığı sağlanır. Devletler, orduları, polisleri, medyası ile sistemi, üretenlerden, zenginliği yaratan emekçi sınıflardan korurlar. Patronlar, komutanlar, önderler, kocalar ya da büyükler, yüzyıllardır bizim adımıza bizden daha iyi karar verebileceklerine inandırmaya çalışıp durdular bizleri. İktidar denen aygıt kimin elindeyse o diğerlerini yalanlarla, baskılarla ve bu iktidar ilişkisinin gerekliliğine inandırarak yönetip, kendi kararını insanlara dayatma hakkını kendinde gördü. Yaşatmak, büyütmek istedikleri bu sistem milyonların mutsuzluğu, çaresizliği iken onlar için para, konfor ve iktidar anlamına geliyor. Onlara insanları diledikleri gibi yönetme, savaşlar çıkarma, soykırımlar yapma, doğayı ve yerkürenin geleceğ

Şehir içi bisiklet sürücülerine notlar -4

Daha önce de bisikletçiler için bir [1]  kaç [2] şey [3] yazmıştım. Fark ettikçe de yazarım sanırım. Uçurtma sezonu bitti, şimdi güneş ilk önceliğiniz olmalı. Haziran neyse ama Temmuz'da öğlen vakti bisikletle uzun yolculuklar yapmamaya gayret edin.  Eğer güneşli ve sıcak bir havada üstelikte öğlen vakti bir dengesizlik yapıp yola çıkmışsanız derhal ilk bakkalda durup iki şişe su ve ayran alın. Bakkalın kapısının önünde oturun ve için. sonra bekleyin ikindiye kadar. Şimdi gidebilirsiniz. Yok ama çok inatçıysanız, çetin güneşte nasıl bisiklete binilir anlatayım. Öncelikle kafanızı mutlaka örtmelisiniz. Aslında en güzeli pamuktan bir bez, benim tercihim bu yonde. Evet tıpkı bedevi usulu. Ama şehirde biraz garip olacaktır. Siz çok sıkmayan ve geniş bir şapka takın. Açık renk ve pamuk olsun lütfen. Sırt çantanızda bolca su olsun. Yol boyunca 20 dk da bir bir gölgede durup sırtınızdaki suyla yüzünüzü yılayın. Başınıza dokmeyin. Öğlen güneşi altında başınıza dokeceğiniz su (güneşte

Şehir içi bisiklet sürücülerine notlar -3

Daha önce de sehir içi bisiklet kullanımı hakkında bir kaç laf etmiştim. Ama bu defa daha ciddiyim. Yazın gelmesiyle ulaiım alternatifi diye bilinçsiz kullanılan bisikletler kısa sürede vazgeçilebilen alternatifler haline dönüşüyor. Bisiketi gerçekten şehir içi ulaşımda kullanmak istiyorsanız arabanıza gösterdiğiniz özenin benzerini ona da göstermelisiniz. Üç ana maddeyi unutayın yeter : 1. Gidilecek yer 6 km den fazla ise bisiklet ile gitme kararınızı terkar gözden geçirin. 2. Türkiye'de yaşadığınızı unutmayın ve bisikletiniz park edeceğiniz güzel bir yer hayal etmek yerine nereye koyacağınızı önceden düşünün yoksa şehirde bu temel bir sorun haline gelebilir. 3. Çantanızda her zaman teker patlamalarına karşı önlemler olsun. Pratik yama kitleri var ararsanız bulursunuz. Tabi ufak bir pompanız da olsun mutlaka. Ek olarak şu siteye de göz atın http://2teker.com/ :)

fractale la lumière

Güzel oldu sevdim. Renkleri güzzel veremedim. Böyle bıraktım contextfree için kodları şöyle :  startshape kk tile{s 10} rule R{SQUARE{}2*{f 45 }R{s.6 1r-45x 2y 1 s .707 h 0.01}} rule kk~{2 * {s .5 x 9 y 9 b .2}{4*{r 90 }R{}} } startshape kk tile{s 10} rule R{SQUARE{}2*{f 45 }R{s.6 1r-45x 2y 1 s .707 h 0.01}} rule kk~{2 * {s .5 x 9 y 9 b .2}{4*{r 90 }R{}} }

those analog days

Zenit'imden ilk çıkan fotoğraf Zamana öğrencem artık

Carancho - Ankara Film Festivali Gösterimi

Dünyanın Her Köşesinden bölümünde gözümüze çarpan iki filmden biriydi. Aslında bu bölümdeki tüm film filmleri izlemek istiyordum. Fakat Revolucin (Devrim) ve Carancho (Akbaba) filmleri daha çok ilgimizi çekti. http://www.filmfestankara.org.tr/tr/festival/kategori/22/168/Dunyanin-Her-Kosesinden Akbaba filmine bügün saat 14:30 gibi gittik. Batı sinemasında 10 kişi bile girişte uzun süreli kuyruğa neden oldu. Ancak sorun bu sorunu bekleyenleri biletsiz olarak içeri alarak gidermiş oldular. Bilet konusunda oldukça oturaklı bir organizasyon beklemiyordumzaten. Bizi sadece filmler ilgilendiriyordu. Haftasonu olmasına rağmen koltukların bom boş olması tuhaftı. Filmde dikkatimi çeken ve çoks evdiğim şey makro çekimlere ağırlık vermesiydi. Ayrıca oldukça temiz bir banttı. Görsel olarak çok kaliteliydi. Tek sorun ilk 15 dakika filme kendimi verememiştim. 25 Mart'ta tekrar gösterime girecek (Büyülü Fener'de saat 19:15'de) kaçırmayın derim, ama kaçırılmayacak o kadar çok f

Aux marches du palais

Geçen hafta gittiğim konserin devlet tiyatroları sayfasındaki tanımı şöyleydi : “Le poème harmonique" Topluluğu Geçmiş zamanların Fransa’sından Romans ve Ağıtlar Şarkıcılar: Claire Lefilliâtre, Serge Goubioud, Arnaud Marzorati Müzisyenler: Pierre Hamon, Christophe Tellart, Isabelle Saint-Yves, Joël Grare, Vincent Dumestre Konu: Bin yılı aşkın süredir Fransız şarkıları nesilden nesile aktarılıyor. Vincent Dumestre’in ünlü topluluğu « Le poème harmonique » tarafından sergilenen bu gösteri, Fransa’da ve yabancı ülkelerde büyük başarı yakaladı. Güçlü bir dramaturji ve ışıklandırma ustalığı, halen bütün Fransızlar tarafından bilinen bu ünlü repertuarın kendine has tarzını güçlendiriyor.      Kadro fotoğraftaki kadr geniş değildi ancak performans harikaydı.

Tosca operası hakkında

"Tosca; ..." Hikayesini çok sevmiştim. Barok desenler, itici kıyafetler... Gösteriye gitmemem için yeterli nedenler aslında. Ama afişinden etkilenip gittim. Textini önceden okumadım ve ilk perde inanılmaz sıkıcı oldu. Üçüncü perdeden sonra yani son perdeye kalmadan çıktım.

Excuse me, I saw your shoes

palyaço pabıclı ceren

engiri güzel çaldı söyledi

anarkAğaç dergisinde beraber yazdığımız pek kıymetli üc arkadaşımız " engiri " diye bir müzik grubu kurmuşlar bile. dergi gibi offline bir grup. Cuma akşamı ankara-keçiören-şose civarinda eskiden dergiyi yazdığımız depoda bir yirmi dakika dinleyebildim engiri 'yi, ben bile sevdim. yaptıkları şeyin müzikle ilgisi yok aslında. Tiyatro gibi. Hatta çok kötü kurgulanmış bir tiyatro gibi. Ama kendine özel olması dinleyenleri hayran bırakıyor. engiri 'den bass "kutu" çalan eylül gıcık olsun diye yazıyorum bunları da. Ben sevdim ama umarim çok kişi sevmez. Çünkü engri'deki eski dostlarımın vahşi müzik piyasasına girmelerini isteme :) amatör ve hobi düzeyinde kalması çok daha güzel.